bugün

entry'ler (12)

camide türkiye üzerinde oyunlar oynamak

türkiye'de camiler üzerinden oyunlar oynamak daha mantıklı bir başlık olabilirdi. bende bunu çağrıştırdı. başlıyorum! atış serbest:

türkiye'de bir kavrama olduğundan daha fazla anlam yüklemek farzdır. mesela, nimetle şaka olmaz. sonra yerde duran portakal'la güzel bir şut çeken insan, aynı allah'ın yarattığı ekmeği en üst yere koyar. bir de öperek! halbuki portakal doğrudan eline geçerken ekmek belli işlemlerden geçmektedir. bular toplumsal ihtiyaçtan kaynaklanıyor sanırım. bununla beraber en fazla din denen kavram için insan dahi öldürürler.hem de ateş ile. oysa, savunduğu kavramı ne okumuş, ne araştırmış, ne sorgulamış, ne de gereklerini yerine getirmiştir. o sadece kelimenin savunucusudur ve kelimeye zarar verdirtmez.

neyse! konumuza gelelim. cami denilen ibadet yeri de sadece taş duvarlarla çevrili, içinde ayakkabı koymak için ayakkabılık ve yerde temiz tutulması gereken halı, tavana asılı çok büyük avize ve islamiyeti anlatacak yazılar ve tablolar, ve ibadet etmeyi kolaylaştıran bir mimari yapıya sahip bir yerdir. anlatırken bile ihtişamını kaybetmemesine özen gösterdim. ayrıca çok dini bütün -burada dindar kelimesini niye kullanmıyorum, bir düşün, sevgili dindar!- bir arkadaşımın sözüdür ki; "camiler dini anlatmaz. dini yaşatır".

şimdi belli bir kesimin siyasi amaçları için kullandığı camilerin üzerinden oyun oynayarak devlet yönetmek gibi bir şakaya kalkışan kimse, aslında kendini destekleyen kişilerin inancıyla dalga geçmektedir. evet! yıllarca türban ile dalga geçmesine rağmen kandırıldığını anlamayan halk, şimdi de "camiye ayakkabıyla girdiler. içki içtiler. mala vurdular." diyerek yine inanç sömürüsünü anlamamaktadır. bir kişi de demiyor ki, "arkadaş haklısın da bunun karşılığında benden ne istiyorsun? caminin karşılığı oy mu?".

unutmadan bir de türbanlı yakınına işeyenler var. ben yalan olduğunu düşünüyorum ve aklından neler geçtiğine dair şaşırıyorum.

17 yaşındaki hayaller

liseyi bitirip üniversiteye hazırlanırken kurduğum hayallerdir. sadece bir çift göz. ilk gördüğümde uzun uzun baktığım kahverengi, herhangi bir özelliği olmayan bir çift göz. (ilerleyen zamanlarda çokça bahsedeceğim için adı c. olsun) ilginç bir şekilde aşık olduğum ilk kız. uzun süre arkadaşlık yaptığım birisi. halen daha benden başka kimse bilmez, ne aşkımı ne de hayallerimi. ama gariptir ki hiç mutlu olmak yoktu hayallerimde. o zamandan beridir mutlu olmayı istemenin haksızlık olduğunu düşünürüm. hayal kelimesi biraz saçma mı oldu, bilmiyorum! öyle çok duygusal veya romantik birisi değilim ama, bu kızın gözleri aklımdan hiç çıkmadı. tam on sene oldu, halen daha çıkmadı aklımdan.

o seneyi aynı ortamda geçirdiğimiz için şu an resmini dahi çizebilirim. yüzünün her ayrıntısını o kadar net biliyorum ki. belki bana, "ulan mal! konuşsaydın o zaman." derseniz, sadece gülümserim. ben onun yanındayken başka birisiyle dahi zor konuşurdum. o yüzden hala beni terbiyeli birisi olarak bilirler.

bir sene sonra ilk kez sevgilim oldu. ben teklif etmedim, teklifi aldım. hiç düşünmeden evet dediğim anda halen daha onun gözleri aklımdaydı. şu an kendimi çok hain hissediyorum! tam bir sene sürdü ilişkim ve bir sene boyunca c.'nin gözlerinin hayali gözlerimden gitmedi. bu sebepten ötürü ayrıldık zaten. benim hayvan olduğumu düşünebilirsin. bazen ben de düşünüyorum.

ikinci sevgilim sorumsuzluğum sebebiyle ayrıldı benden. çok haklıydı.

sonra da kimseyle beraber olmadım zaten. ama ben hiç vazgeçmedim hayal kurmaktan. 17 yaşımda olmasaydım acaba bu kadar üzerime saplanır mıydı?

ilk kez bundan iki sene önce farkettim c.'nin gözlerinin kaybolduğunu. uzun süre aklıma gelmedi. geldiğinde de beni etkilemiyor, geçip gidiyor. şimdi de öyle oldu aslında. başlığı gördüğümde beni yazmaya sürükleyen 17 yaşımdı. o zamanımdan geriye kalan bir çift göz hayalidir.

erkekler tuvaletinde kız görünce çığlık atan erkek

muhtemelen savaş çığlığı atıyordur. eline geçen fırsatı kaybetmeyecektir.

ya oksijen bizi 70 yıl hayatta tutan bir zehirse

bilimsel olarak araştırılması gereken fikir. oksijenin insan vücudunu 70 yıl boyunca çürütebileceği gerçeği malum olmuştur.

kabak

en gereksiz sebze. olmasa da olurdu. tatlısı var bir de hayallaaam!

abd ye atarlanabilen bir başbakan

çocukken herkesi döverdim. abd'yi de döverdim. döverim seni, hepinizi döverim!

kariyer net

100 tane iş başvurumun olduğu site. ulan para kazanmak ne kolay bu memlekette. sanki çok da umurlarında değilmiş gibi geliyor bana. işverenler de muzdarip heralde. işin kötü kısmı cv'm henüz hiç görüntülenmemiş ve bana gelen mesajlar "cv'niz kriterlerimize uygun değil." gibi saçma sebeplerden ibaret. bir baksaydınız amk. 100 tane başvurum var ve 100'ün büyüsünü bozmamak için başvuru da yapmıyorum.

kredi kartı

beni yıpratan hede.

garanti'yse verdiği sözde durmaz.
akbank ise limit arttırmaz.
finansbank ise borcun bitmez.
bankasya ise... la bi siktir.
iş bankası ise gayet makul.

boyun tutulması

bundan yıllar önce başıma gelmiş durumdur. hastaneye boyun tutulması şikayetiyle annemle beraber gittim. doktor olacak gavat boynumu muayene etti ve anneme dönüp şunu dedi: "bu çocuk size numara yapıyor." o gün bugün doktora gitmedim daha.

kaybedeceğini bile bile mücadele etmek

devamı şöyledir:

sonra karınca demiş ki, "olsun! en azından bu yolda ölürüm."

ayrıca, (bkz: kaybetmekten korksaydık beşiktaşlı olmazdık)

sürekli çirkinim ben diyen kız

birisinin kendisine "güzelsin" demesini bekleyen kızdır. çirkin kız yoktur, hayat çok pahalı.

ismail türüt

"allahsız" ve "şerefsiz" kelimelerinin anlamını bilmeyen ter bezi.

"fatihalar yasinler bitmez karadeniz'de" gibi sözler de etmişti zamanında.